Çok meraklıydık ortaokul, lise çağlarında en sevdiğiniz sanatçı, en sevdiğiniz renk, en sevdiğiniz arkadaşınız, en sevdiğiniz şarkı tarzı sorulara malum ergenliği anket defterleri ile geçmiş biri olarak:)
Şimdi çok mu büyüdüm, bilmiyorum büyümesem de zamanla değişti hayat herşey farklılaştı..
Hayalller, ümitler, bakış açıları...
Ne zaman birisi bana "en sevdiğiniz...." ile başlayan bir cümle kursa hep aklıma o anket defterleri gelir. Kendinizi beğendirmek için farklı kişi olma çabaları, aşık olduğun çocuğun okuma ihtimaline karşı yapılan göndermeler, gıcık olduklarını ifşa etmeler, ilan-ı aşklar, biribirine küsenler...
Ama hala gülümsetir beni, derste anket doldururken öğretmene yakalanma halleri:)
Yani neticesinde yaş yolun yarısına az kalmışken "en sevdiğin..." Sorusu bir tek kızımla bitiyor, sevdiklerim ise sürekli değişmiyor tabii ki ama hiç bir şey artık biricik değil, en değil belki de...
Biz bu konuyu bu aralar en çok dinlediklerimle kapatalım, bir de link vereyim malum hepsinin sözlerini yazmaktansa dinlemek, belki de daha hisssetmeye yakın olur.
"Yaz kokusu duyardım kışın ortasında bile.."
Emre Altuğ- Yani
"Terliklerimle gelsem sana sonunda aşkı bulmuş gibi"
Ezgi'nin Günlüğü-Eksik bir şey mi var?
#blogfirtinasi 8
Not: Ne kadar zormuş her gün yazmak, evet artık zaman geçince ödev gibi verilse de yapamıyormuşum, zaman geçince -zamanın kalmıyormuş-..
8 Aralık 2013 Pazar
4 Aralık 2013 Çarşamba
Ellerim acır mı?
"Dokunsam mı?"
"Ellerim acır mı?
"Yoksa yakar mı beni?
"Kırmızı.."
"Dokunsam mı?"
"Ellerim acır mı?
"Yoksa yakar mı beni?...
......
"Yok dokunamam.."
"Ama sıraya dizmeliyim tümünü, bak hepsi aynı sırada olmalı. sarı-mavi-yeşil ve sonra kırmızı"
"Dokunsam mı?"
"Ellerim acır mı?
"Yoksa yakar mı beni?
....
"Sıraya dizemezsem onları.. Evet sıraya dizemezsem ya dizemezsem"
"Kırmızıyı almalıyım, sarı-mavi-yeşil-kırmızı.."
"Her şeyi sıraya diziyor"
"Bak şimdi de elini kırmızı olan götürüp çekiyor"
"Ne yapıyor bu çocuk?
"Ne kadar anlamsız..Soruyorsun cevap vermiyor"
"Oğlum, oğlummm bak hiç duyuyor mu beni!!"
"Varsa yoksa sıralasın her şeyi..."
"Al bak al, kırmızıyı da koy, alsana oğlum"
........
"Durduramıyorum ki kendimi, ne zaman bağırıp kendimi yere atsam ve vurmaya başlasam sanki işte o zaman beni anlıyorlar..."
#blogfirtinasi 4.gün.
"Ellerim acır mı?
"Yoksa yakar mı beni?
"Kırmızı.."
"Dokunsam mı?"
"Ellerim acır mı?
"Yoksa yakar mı beni?...
......
"Yok dokunamam.."
"Ama sıraya dizmeliyim tümünü, bak hepsi aynı sırada olmalı. sarı-mavi-yeşil ve sonra kırmızı"
"Dokunsam mı?"
"Ellerim acır mı?
"Yoksa yakar mı beni?
....
"Sıraya dizemezsem onları.. Evet sıraya dizemezsem ya dizemezsem"
"Kırmızıyı almalıyım, sarı-mavi-yeşil-kırmızı.."
"Her şeyi sıraya diziyor"
"Bak şimdi de elini kırmızı olan götürüp çekiyor"
"Ne yapıyor bu çocuk?
"Ne kadar anlamsız..Soruyorsun cevap vermiyor"
"Oğlum, oğlummm bak hiç duyuyor mu beni!!"
"Varsa yoksa sıralasın her şeyi..."
"Al bak al, kırmızıyı da koy, alsana oğlum"
........
"Durduramıyorum ki kendimi, ne zaman bağırıp kendimi yere atsam ve vurmaya başlasam sanki işte o zaman beni anlıyorlar..."
#blogfirtinasi 4.gün.
3 Aralık 2013 Salı
Kitap kulübü
"Ama kitaplarınız yalnızca birkaç kişiye hitap edebilecek kitaplar değil." dedi Breuer.
Hep vardı hayatımda kitaplar, kendimi bildim bileli.. Elime geçen ilk kitaptan bir sayfa açıp bir cümle seçtiğimde bunun da kitaplarla ilgili olması tesadüf mü bilemem..
Kitaplar hep vardı, ama bir okuma kulübü hiç olmamıştı. Ne zaman ki blog yazarlarını takip etmeye başladım ne zaman ki Günün Çorbası Yeliz'in blogunda kitap kulübü yazısı gördüm işte o zamandır Yeliz'in peşini bırakmadım ve ne yaptım ettim bu kulübe girdim- aslında çok çaba sarf etmedim, saolsun Yeliz hemen kabul etti beni:))-
Ve o gün bugündür-Nisan 2013- bir kitap kulübünün -biz ona kısaca hayalkurdumokuyorum diyoruz- toplantılarına düzenli olarak katılır oldum. İlk başlarda git-gel yaşasam da şimdi bir toplantıyı kaçıracağım, bir aksilik çıkacak diye endişeleniyorum.
Hiç birini yüz yüze tanımadığım, sadece Yeliz'i blogundan takip ettiğim bir grubun içerisindeydim. Tabii ki ilk toplantı benim için gergin olmuştu; ne işim var benim burda?, bu insanlar kim? gibi sorularla toplantıyı bitirip eve giderken yine de bir sonraki toplantıya gideceğim belliydi..
Düğümlere Üfleyen Kadınlar, Zorba, Var oluş Yok oluş, Kardeşimin Hikayesi, Deli Kadın Hikayeleri, Anne-Baba ve diğer Ölümcül Şeyler, Peri Gazozu, Gurur ve Önyargı ve
son olarak Nietzsche Ağladığında..
İşte yukarıdaki cümlede bu kitaptan bir alıntıydı, blog fırtınası kapsamında
Bloguma hep kitaplarla ilgili yazı yazmak istemiştim, genel bir giriş ile başlayalım belli mi olur belki bu ödevler sayesinde kitapları da yazarım yavaş yavaş..
#blogfirtinasi 2.gün.
Hep vardı hayatımda kitaplar, kendimi bildim bileli.. Elime geçen ilk kitaptan bir sayfa açıp bir cümle seçtiğimde bunun da kitaplarla ilgili olması tesadüf mü bilemem..
Kitaplar hep vardı, ama bir okuma kulübü hiç olmamıştı. Ne zaman ki blog yazarlarını takip etmeye başladım ne zaman ki Günün Çorbası Yeliz'in blogunda kitap kulübü yazısı gördüm işte o zamandır Yeliz'in peşini bırakmadım ve ne yaptım ettim bu kulübe girdim- aslında çok çaba sarf etmedim, saolsun Yeliz hemen kabul etti beni:))-
Ve o gün bugündür-Nisan 2013- bir kitap kulübünün -biz ona kısaca hayalkurdumokuyorum diyoruz- toplantılarına düzenli olarak katılır oldum. İlk başlarda git-gel yaşasam da şimdi bir toplantıyı kaçıracağım, bir aksilik çıkacak diye endişeleniyorum.
Hiç birini yüz yüze tanımadığım, sadece Yeliz'i blogundan takip ettiğim bir grubun içerisindeydim. Tabii ki ilk toplantı benim için gergin olmuştu; ne işim var benim burda?, bu insanlar kim? gibi sorularla toplantıyı bitirip eve giderken yine de bir sonraki toplantıya gideceğim belliydi..
Düğümlere Üfleyen Kadınlar, Zorba, Var oluş Yok oluş, Kardeşimin Hikayesi, Deli Kadın Hikayeleri, Anne-Baba ve diğer Ölümcül Şeyler, Peri Gazozu, Gurur ve Önyargı ve
son olarak Nietzsche Ağladığında..
İşte yukarıdaki cümlede bu kitaptan bir alıntıydı, blog fırtınası kapsamında
Bloguma hep kitaplarla ilgili yazı yazmak istemiştim, genel bir giriş ile başlayalım belli mi olur belki bu ödevler sayesinde kitapları da yazarım yavaş yavaş..
#blogfirtinasi 2.gün.
Blog fırtınası
Bu sabah mail kutumdaki babaolmak' tan gelen blog fırtınası mailinin ardından tamam dedim, yazacağım yazacağım diyorum ama oturup başına bilgisayarın şu kafamdakileri yazamıyorum. Bu benim için iyi bir fırsat olur görev adamı olunca ve her güne bir ödev verilince oldu bu iş dedim, bakalım hala aynı mıyım, ödevlerimi günü gününe yapabilecek miyim?
Blog Fırtınası nedir peki? tamamenatiyorum.com'un başlattığı bir meydan okuma, buyrun kendisi aşağıda anlatıyor:)
31 gün. 31 ödev. Aralık ayı boyunca her gün bir yazı.
Aralık ayı boyunca her güne bir tane yazı yazarak, blog yazımını tekrar canlandırmak için yapılan bu eyleme bakalım ben ne kadar katılabilceğim..
Ödevler de şu şekilde:
Gün 1. Yazınıza “Bir varmış, bir yokmuş” ile başlayın.Gün 2. Herhangi bir kitabın, herhangi bir sayfasını açın ve bir satır seçin. O satırla yazıya başlayın, gerisi sizden…Gün 3. Dünyada istediğiniz bir yere gidebilecek olsanız nereyi seçerdiniz, düşünün. Oradaki deneyiminizi yazın.Gün 4. Kafanızdan bir karakter atın ve onun hikayesini yazın.Gün 5. Bir rüyanızı veya kabusunuzu hikaye şeklinde yazın.Gün 6. “Mutfakta penceremin önünde duruyorum…” Başlangıç cümlesi bu, gerisi serbest.Gün 7. En sevdiğiniz mevsimi yazınızda okuyuculara da yaşatın.Gün 8. En sevdiğiniz şarkıyı alın, ismi ve sözleri yazınıza ilham olsun.Gün 9. Bir kafedesiniz, başınızı kaldırdınız ki kimi göresiniz! “Kimi” kısmı size kalmış, buyrun yazıda anlatın.Gün 10. Eskiden yazdığınız bir şeyi bulun. Girişini tekrar yazıp ona yepyeni bir ton verin.Gün 11. İlk işiniz hakkında yazın.Gün 12. Sevdiğiniz birini bir karaktere çevirin ve onun hakkında yazın.Gün 13. Hep hayalini kurduğunuz evde yaşıyor olsanız nasıl bir şey olurdu onu yazın.Gün 14. “Fırtınalı ve karanlık bir geceydi…” Yazıya bununla başlıyoruz, sonra neler oluyor bakıyoruz.Gün 15. İyi ya da kötü, herhangi bir çocukluk anınıza yeniden hayat verin, bugünkü içgörülerinizle tekrar bakın.Gün 16. Son yediğiniz yemeği tüm detaylarıyla anlatın, ağzımız sulansın.Gün 17. Bugüne kadar yaptığınız en güzel tatili yarattığınız bir karakter yaşamış gibi anlatın.Gün 18. En sevdiğiniz kitabın adı yazınıza ilham versin.Gün 19. Çocukkenki halinizi hikayenizdeki bir karakter olarak anlatın.Gün 20. Burcunuzun özellikleriyle bir karakter veya bir dünya yaratın.Gün 21. Dışarı çıkın ve dışarıda gördükleriniz hakkında yazın.Gün 22. Geçmiş hayatınızda biriymişsiniz. Kimmişsiniz? Ne yaparmışsınız?Gün 23. En sevdiğiniz kurgu karakterin günlüğüne yazdığı bir yazıyı yazın.Gün 24. Bir gemi veya araba yolculuğundasınız, sizden yaşamak isteyeceğiniz yol hikayesini bekliyoruz.Gün 25. Su temasına dair aklınıza geleni yazın.Gün 26. Geleceği hayal ettiğinizde ne görüyorsunuz? Bilim-kurgudan bahsediyoruz, evet!Gün 27. En sevdiğiniz peri masalına yeni bir son yazın.Gün 28. Şu an olduğunuz kişiyi bir hikayedeki bir karaktere çevirin.Gün 29. Ne yazarsanız yazın, sonu bitmemiş olsun, “devamı gelecek” hissi uyandırsın.Gün 30. İlham perinize bir mektup yazın.Gün 31. Konumuz yeni yıl. Yeni yıldan beklentileriniz, yeni yıl kararlarınız ya da aklınıza ne gelirse…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)