Kalbim sıkışıyor her bir haberi okuduğumda.. Gözlerim doluyor sonra oradaki feryadı duyunca, küçük bir çocuk gibi "neden" diye soramıyorum neden diye sorduğumda kalbim sıkışarak, gözlerim dolarak ve öfke ile soruyorum. Evet öfkeleniyorum, evet iyi değilim, evet isyan ediyor kalbim tüm bu olanlara.. Evrensel sevgi mesajları, insanlık, kardeşlik düşleri ve barış sözleri nasıl da anlamını yitirdi. Ve üzüntüm o kadar derin ki şu an ölmüş olsam "sonrası yok" düşünceleri dolanıyor kafamda ve şu an bir bomba patlasa mesela ya da bir polisin gözü dönse havaya rastgele ateş açsa ve ben ölsem, inan ki artık korkutmuyor, inan ki hiç önemi yok, demek ki insan bu noktaya gelebiliyormuş.
Ankara'nın göbeğinde bir bomba patladı..
Ve ben burada tüm bu anlamsızlığın içinde öylece duruyorum, yazacak kelime, söyleyecek söz bulamıyorum..Kendimden, insanlığımdan utanıyorum; gündelik telaşımdan, insanların akıl almaz konuşmalarından utanıyorum ve unutmaktan korkuyorum..
Ankara'nın göbeğinde bir bomba patladı..
Ve bir çocuğun düşü olan -barış- kanlar içindeydi...
Beraber aynı sofrayı paylaştığımız; şarabı ezildiğinden sevdiğimiz; iki ezgide gülümsediğimiz; aynı türküde ağladığımız; yoldaşlık ettiğimiz, yoluna saygı duyduğum; küçüklüğünü bildiğim, sohbetini özlediğim onlarca yakınım vardı Ankara'da...Utanarak "iyiyim" diyen, üzerinde aynı yolda yürüdükleri arkadaşlarının parçalarını, kanlarını taşıyan tanıdıklarım.. Ve hiç tanımasam da, yüzünü bir kere bile görmemiş olsam da, tanımamamın ya da görmememin bir önemi olmadığı, yaşamını yitiren canlar...
Ankara'nın göbeğinde bir bomba patladı..
Ve bir çocuğun düşü olan -barış- kanlar içindeydi...
Elinde barış yazan insanlar, yerdeki canlarını elleriyle topladılar....