10 Eylül 2014 Çarşamba

Anaokulu (Erken Çocukluk Öğrenme Merkezi) Seçimi

             Geçen sene özel okulların içinde bulunduğu durumdan ve biraz da özel okullardan gelen öğrenci profilinden dolayı "Çocuğumu devlet okuluna veririm kardeşim!" deyip olaya son noktayı koyduğumu sanmıştım. Hatta arkadaşım Bahar "Dur, acele etme fikrin değişebilir" demişti tecrübeli olarak...
         
             Gel gelelim  bu sene temmuz ayının sonunda çıkan yasa ile anaokullarının yarım gün olmasına karar veren devletlümüz beni telaşlara sardı. Hemen kaydetmeyi düşündüğümüz devlet okuluna gidip durumu sorduğumuzda bir hal çaresine bakmaya çalıştıklarını öğrendik. Fakat beni bir telaş almıştı, bir çare bulsalar bile bu çare ne kadar süre işleyebilecekti, daha başımıza neler gelebilirdi??



              Tam bu düşünceler içindeyken ya olmazsa ben ne yaparım diye iş yerime yakın özel anaokullarını araştırmaya başladım ki, yine hüsrana uğradım. Apartman altı bir bahçesi bile olmayan, 25 kişilik sınıflarda, beslenme programı hazır meyve suları ve hazır ürünlerden oluşan; dünya kadar para verip, üzerine etkinlikler, geziler vs. için dünya kadar para daha isteyen bir kaç okul bulduktan sonra hep aklımda olan ama yol sebebiyle hep aklımın bir köşesine ittiğim anaokulunun İnternet sitesini bir daha incelemeye karar verdim.

              Okumaya başladıkça hemen konuşma ve -şartları zorlarsak nasıl olur- planları yapmaya başladım. Peki ben anaokulunda ne arıyordum? Bunun farkında mıydım? Hayır, hiç farkında değildim, okudukça bunu anladım. Ve okudukça kızımızın böyle bir eğitim almasının uygun olacağına karar verdik. Tek zorluk yol alacaktı ama bu eksiyi diğer artılarla tolere edebileceğimize karar verdik.

             Beni ne etkiledi diye düşününce ilk aklıma gelen Beslenme başlığı sanırım. Mısır gevreğinden, hazır meyve suyuna, Nutella'dan (ne kadar kendim sevsem de Ada'nın alışmaması en azından bir süre daha yememesi onun yararına), süte karıştırılan tozlara ve daha sayamadığım, bu yaşına kadar elimden geldiğince Ada'yı uzak tutmaya çalıştığım E bilmem kaçların hiç biri beslenme programında olmadığı gibi görüşmeye gittiğimizde 120 kilo şişe domates yapılmış olması beni benden aldı. Bir de zencefil, adaçayı, ıhlamur, papatya, karanfil falan veriyorlarmış, şaştım kaldım:)

2. Oryantasyon Günü- Yavaş yavaş alışmak
           Ardından tabii ki ekolojik tavır, poşet kullanımına hayır kampanyası,  sirkleri protesto etmeleri, takas pazarı yapmaları kısacası başka bir dünya için çalışmaları ve hatta Başka Bir Dünya İçin Değerler Eğitimi adı altında projelerinin olması beni etkileyen bir diğer kısımdı. Bir de her çocuk bir diğerinden bir şey öğrenir ve tüm öğretmenler benim öğretmenim bakış açısıyla sınıf sisteminin olmaması ve çocuklar için İngilizce'den önce anadillerinin önemli olduğunu söylemesi ve bu pedagojik bakış açısıyla bir sistem kurmuş olmaları önemli başlıklardan biriydi.

            Derken görüşmeye gittiğimizde, kontenjanlarının kendi istekleri doğrultusunda 50 kişi olduğunu; 23 Nisan hariç resmi bayramları, anneler-babalar gününü kutlamadıklarını ve hatta yıl sonu gösterisi yapmadıklarını öğrenince artık daha fazla söze gerek kalmamıştı. (Bunların çocuk için neden uygun olmadığı ise bir başka yazıya kalsın)



          Bir de son nokta da anaokulu değil erken çocukluk öğrenme merkezi ifadesinin daha uygun olduğunu ve neden böyle denilmesi gerektiğini öğrenip hak verdikten sonra Ada'yı Yedi İklim-Küçük Kara Balık'a kaydettik.
     
          Tek dezavantajı bir çocuğun evinin yakınındaki bir okula gitmesi daha uygun olacakken arabayla gidilecek mesafede olması galiba şimdilik..

         Yedi İklim'in aradığı masal bize iyi geldi, umarım Ada'ya da iyi gelir ve mutlu bir çocukluk geçirmeye devam eder:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...