25 Ocak 2017 Çarşamba

Her bir an geçmiş olurken



Zaman ellerimizden hızla kayarken arkasından bakıyoruz sadece.. Yaşam dediğimiz şeyi yaşamak yerine arkasından bakıp izlemek, sürekli şu anın dışında bir öncesinde ya da bir sonrasında yaşayarak yok oluyoruz belki de..

Yazdığım her kelime yazdığım andan itibaren geçmiş oluyor, ben hep geçmişi yakalamaya çalışıyorum şu andan. Geçmişi yakalamak yerine hayal kurmaya daldığımda ise olmayan bir an-ı yaratmaya çalışıp geleceği düşlerken şimdiden oluyorum yine.. Böyle gel-gitler arasında bir türlü şu anı yaşayamamak ve her farkına vardığımda artık onun geçmiş olması ne yaman çelişki.. ve ne kadar zor aslında şimdi ve burada olabilmek.. Ne kadar az zaman var kendim olup anı yaşadığım, gerisi hep hikaye..



21 Nisan 2016 Perşembe

Gitsek

Gitsek kalmanın sıkıntısı biter mi? Bir gidiş düşünüyorum ama kalmayı içeren..Kalmaktan kendini alamadan gitmek ne mümkün.. Aslında gitsek yalın-ayak bir kere bile dönüp bakmadan arkamıza ancak o zaman tamamen gitmiş oluruz. Öbür türlüsü, terliklerinle gittiğinde, hep bir ait oluş duygusu.. Gitmek benim için bitmek gibi, bitirmeden gidemediğimden hep eksik kalan bir şeyler var kalışımda da ..


Gitsek, gitsek, gitsek. git-sek.. git-sek .. git-sek..

Eksik bir şey var mı- Ezginin Günlüğü şarkısından esinle 6 dakika yazısıdır.

14 Nisan 2016 Perşembe

Doğarım



Doğarım, doğururum.. Böyle gelmiş böyle gider bu dünya. Kimse bana sormadı, "Peki doğurmak ister misin?" diye, sanki doğurmaya programlanmış bir makine gibi, sanki böyle olması farzmış gibi doğurmam gerekir diye düşündüm. Aslında düşünmedim bile, bir bakmışım doğurmuşum. 

Resim: Francis Bacon

Evlendim, everildim ve bir baktım ki doğurmaya hazırım.. Tanımadığım bir adamla aynı yatağa girdim, dediler ki siz evlisiniz artık. 3-5 sefer görmüştüm, bıyıkları vardı, elleri terliyordu, gözüme bakmadan bacaklarıma bakmıştı. Sonra sonrası bir baktım ki aynı evdeyiz, bir baktım ki karnım şişiyor, bir baktım ki doğurmuşum.. O hala benim bacaklarıma bakıyor, haliyle doğduğum zaman, doğduğu zaman ilk karşılaştığı bacak arası ve her şey iki bacağın arasında..

13 Nisan 2016 Çarşamba

Şifa

Bazı kelimelere karşı nasıl ön-yargılıyım,yaş aldıkça fark ediyorum. Aklım hemen karışıveriyor, anlamından uzaklaşıp kelimenin bana ne çağrıştırdığına takılı kalıyorum. Eğer bazı kesimler bazı kelimeleri sahiplenmişse benim değer yargılarıma göre o kelimeye yaklaşımım değişiyor. Şifa benim için kullanımı zor bir kelimeydi, kelimenin anlamıyla barışmam ise yakın bir zamanda oldu. Değer yargıları nasıl ön yargıya dönüşüyor, bu bir çok kelime için böyle.. Ben kelimeleri sevmem bazen bende ki izdüşümlerine göre, bazen ise kullanmayı çok severim. Bu tutum da bir yargı değil mi? Yargı kötü anlamda kodlanmış bir kelime ki rahatsız ediyor beni ve yargılamaktan geri durmuyorum yine de...
 İşte her bir kelimenin bende yansıması farklı, şifa ise benden çok uzaktaydı.. Kulağından tutulup kaldırılmış bir kenara ve üstüne bir kapı kapatılmıştı şimdi ise yavaş yavaş yeni bir anlam kazanmaya başlıyor, bu yeni anlamlar içimde çarpıştığında ben hangisini dinleyeceğimi bilmiyorum. Bazen kendimi kendime ihanet edermiş gibi buluyorum, bazen barışıp rahatlıyorum. Ama hep bir köprüde karşı karşıya gelme hali, hep bir diken üstünde..

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...