çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ocak 2015 Pazartesi

Küçük Kara Balığımızın Yedi İklim Macerası

                   Eylül gibi okul-erken çocukluk öğrenme merkezi arayışımızla ilgili süreci yazdığım Anaokulu Seçimi başlıklı yazıyı yazıp bırakmış, bir güzel üzerine yatmışken Yeliz blogunda benden bahsedince yine bir hareketlenme olmuş buralarda:) O zaman başladığım işi yarım bırakmayıp Yedi İklim-Küçük Kara Balık ile devam eden masalımıza bir göz atalım..

                   Bizim Küçük Kara Balık kolay geçen bir oryantasyon sürecinden sonra tam gün başladı okula, sanmayın ki koşa koşa gitti her sabah, 3 yaşına yeni girmiş olan Ada.. İlk iki hafta her sabah olmak üzere- zamanla azalan bir süreçte- "Bugün okul var mı?" diyerek hatta bazen ağlayıp "Ben gitmek istemiyorum" diyerek gitti ama Yedi İklim'e varınca bu süreci devam ettirmedi orada, her çocuk farklı tabii, biz bu kadar çabuk atlatırken bazı çocuklar için daha uzun sürdü bu süreç.. Yaklaşım olarak oryantasyon ve bunun uygulanış biçimi bence Ada'ya iyi geldi. Azar azar sürelerle ve az çocukla uyum sağlamaya çalışması birden bir kaosun ve kalabalığın içine girmemesi onu rahatlattı.

12 Kasım 2014 Çarşamba

Haydi Oynayalım! Polonya'dan Çocuk Tasarımları



Sürekli yakınırız İzmir'de çocuklarla yapılacak şeyler az, buraya hiç bir şey gelmiyor diye..Belki de geliyor ama duyurusu iyi yapılmıyor diye düşünmeye başladım. Çünkü birazdan anlatacağım sergiyi tamamen tesadüfi bir şekilde öğrendim, sonradan afişini hatırladım ama pek ilgi çekici gelmemişti bana, önemsememişim demek ki..



Facebook' ta bir arkadaşımın paylaşımını görünce ilk fırsatta Tarihi Hava Gazı Fabrikası'nda aldık soluğu,"Haydi Oynayalım! Polonya'dan Çocuk Tasarımları" sergisinde. Etkinlik Polonya-Türkiye arası diplomatik ilişkilerin 600. yıldönümü kutlamaları 2014 kültür programı kapsamında düzenlenmekteymiş. Son yıllarda çocuklar için tasarım yapmak Polonya'da güçlü bir trend haline gelmiş, ne diyelim darısı başımıza! 


10 Eylül 2014 Çarşamba

Anaokulu (Erken Çocukluk Öğrenme Merkezi) Seçimi

             Geçen sene özel okulların içinde bulunduğu durumdan ve biraz da özel okullardan gelen öğrenci profilinden dolayı "Çocuğumu devlet okuluna veririm kardeşim!" deyip olaya son noktayı koyduğumu sanmıştım. Hatta arkadaşım Bahar "Dur, acele etme fikrin değişebilir" demişti tecrübeli olarak...
         
             Gel gelelim  bu sene temmuz ayının sonunda çıkan yasa ile anaokullarının yarım gün olmasına karar veren devletlümüz beni telaşlara sardı. Hemen kaydetmeyi düşündüğümüz devlet okuluna gidip durumu sorduğumuzda bir hal çaresine bakmaya çalıştıklarını öğrendik. Fakat beni bir telaş almıştı, bir çare bulsalar bile bu çare ne kadar süre işleyebilecekti, daha başımıza neler gelebilirdi??

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Bir emzik bırakma hikayesi-son-

             Emzik bırakma ile ilgili yaşadıklarımızı yine her zaman olduğu gibi bir ki yazıp bırakmışım, bugün son girilen sayfalarda görünce hemen son durumu yazma zorunluluğu hissettim. Malum milyonlar beni izlediğinden:)))

25 Mart 2014 Salı

Nesne Eşleştirme Oyunları

Günümüzün büyük bir bölümü iş yerimizde geçiyor, işimizi sevsek de sevmesek de bence insan 8 saat çalışmamalı ki özel bir iş yerinde çalışıyorsanız bu süre 8 saatle sınırlı kalmıyor, neyse ki benim için her gün mesai saatlerim bu kadar uzun değil. Bazı günler erken çıkabilme lüksüm var ya da geç gidebilme. Aslında nelerden bahsedecekken nerelere geldi konu:) Okulu bitirdiğimden beri hayatımda çocuklar ve onların aileleri var ve çocuklarımla oyun dolu geçen saatler var.. O zaman bu tecrübeyi yazıya dökmek gerek diye düşündüm, elimden geldiğince..

4 Aralık 2013 Çarşamba

Ellerim acır mı?

"Dokunsam mı?"
"Ellerim acır mı?
"Yoksa yakar mı beni?
"Kırmızı.."
"Dokunsam mı?"
"Ellerim acır mı?
"Yoksa yakar mı beni?...

......

"Yok dokunamam.."
"Ama sıraya dizmeliyim tümünü, bak hepsi aynı sırada olmalı. sarı-mavi-yeşil ve sonra kırmızı"
"Dokunsam mı?"
"Ellerim acır mı?
"Yoksa yakar mı beni?
....

"Sıraya dizemezsem onları.. Evet sıraya dizemezsem ya dizemezsem"
"Kırmızıyı almalıyım, sarı-mavi-yeşil-kırmızı.."


"Her şeyi sıraya diziyor"
"Bak şimdi de elini kırmızı olan götürüp çekiyor"
"Ne yapıyor bu çocuk?
"Ne kadar anlamsız..Soruyorsun cevap vermiyor"
"Oğlum, oğlummm bak hiç duyuyor mu beni!!"
"Varsa yoksa sıralasın her şeyi..."
"Al bak al, kırmızıyı da koy, alsana oğlum"

........






"Durduramıyorum ki kendimi, ne zaman bağırıp kendimi yere atsam ve vurmaya başlasam sanki işte o zaman beni anlıyorlar..."


#blogfirtinasi 4.gün.

28 Mayıs 2013 Salı

Oyun incelemesi- Panda Monium

Nerden baksan 10. yıla giriyorum bu sene, 10 yıl önce mezun oldum okuldan.. O zaman bu zaman farklı gelişim gösteren çocuklarla çalışıyorum. Oyunlar, hikaye kitapları, yardımcı kitaplar, oyuncaklar arasında geçen yıllar ve geçecek yıllar:)
Geçen yazılardan birinde bir çocuk kitabındaki yanlışlıklar dikkatimi çekmişti, sonra da Panda Monium oyununu oynarken gizli kapaklı yapılan cinsiyet ayrımcılığına takıldım.Grup halinde oynanan bu oyundan her kart için yapılacak belirli bir hareket var: karttaki Panda ellerini davul çalıyorsa ellerini yere vurmak ya da viyolonsel çalıyorsa omuzlarına dokunmak gibi..



Çocuklar her kartta ne yapıldığını tanıtıyorum sonra biraz ısınma turları ve ardından oyun başlıyor acayip eğleniyorlar.. Hem kısa süreli bellek hem görsel hafıza hem motor taklit ve daha daha birçok beceri çalışılıyor. Kartta ne yapılacağını unutan çocuk ise arkadaşlarına bakarak taklit etmeyi ve dikkatini odaklamayı öğrenebiliyor. Buraya kadar çok güzel olan bu oyunda çocuklara gizli bir mesaj varmış gibi geldi bana. Kartlarda bir tane kadın panda var diğerleri erkek ve şarkı söyleyen kadın panda kartının hareketi -kulakları kapama- iken şarkı söyleyen erkek panda kartının hareketi -ayağa kalkma-
                              

Bilmem anlatabildim mi?! Belki ufak bir detay belki daha neler var diyeceksiniz ama önemli bir detay..

24 Mart 2013 Pazar

Kız çocuk - erkek çocuk

Geçen gün evi süpürürken Ada hemen yanımda bitiverdi, ıslak mendillerini gösterip içinden bir tane istedi. Yine her zaman ki -düşünmeden hareket et- tarafımla "Hayır" dedim ( Çünkü ıslak mendillerle zararlı ve içimde öyle bir anne var ki herşey zararlı bazen onun için) ve uzaklaştırmaya çalıştım, dikkatini dağıtmak hiç işe yaramadı. Israrla ıslak mendil istiyordu ve -bak, gör, izle ve anla tarafımla( ki her zaman onu bulamıyorum)- ıslak mendilil uzattım ve evet yine önce hayır sonra evetle yanlış davrandım ama bu bir başka yazının konusu..
Islak mendili alır almaz başladı silmeye, yerler, sandalyeler, dolap, koltuk büyük bir hızla siliyordu; doğru ya annesi ev işi yapıyorsa o da hemen işe koyulmalıydı..

Bir an durdum ve izledim.. Üzerine hep konuştuğumuz şeylerin gerçekleştiği anlardan biriydi, cinsiyet rolleri, kız çocuklar evcilik, erkek çocuklar daha mühim oyunlar oynar..
Bebek giysilerindeki renk seçimlerinden, sunulan oyuncaklara kadar herşey cinsiyet temelli ve bu rolleri öğretmeye yönelik.. Ada' ya bebek hediye eden hatta alışveriş arabası getiren oldu fakat tamir aleti, doktorculuk setini daha göremedik. Ki sen annesi olarak ne yapıyorsun diye soran olabilir..
Doğmadan önce "ıııı pembe mi kılım o renge, her şey kız kız o ne öyle" düşüncelerime rağmen her yer pembe oluverdi bir anda, karşı durup tam zıt yönde davranmakta uygun gelmedi bana belki de bana dedikleri gibi - erkek gibi kız- olmasını da istemedim Ada' nın ve bilinçaltından yönlendirmelerle bir süre epey bir kız oldu:) Hoş bebekken pembe giydirmesek "erkek mi" diyen de çok oluyordu.
Bir süre sonra kendi bilinçaltımı boş verip hangi yanımlaysa artık pembe dışında giysiler ve hatta erkek reyonunda pantolon, tişörtler almaya başladım. Dolapta elbiselerin, pembe giysilerin yanında yer buldular kendilerine..
Oyuncak konusunda da Ada doğduktan sonra ve öncesinde hiç bebek almadım, hatta tanıdıklarımız kızıp bebek hediye ettiler ama bir çok pelüş hayvan aldım, yer gök kedi, köpek, tırtıl, domuz v.s. oldu  ve Ada zamanı geldiğinde konuşup ayaklanınca  "tedi", "hava", "cicii" deyip sokaklarda hayvan aramaya başladı. Ama baktım ki bebek bulamasa da tutmuş hayvanlara yemek yediriyor, bakım veren ebeveyn çıktı çocuğun içinden..
Derken baktım ki deli gibi top hastası olmuş bizim kız, "tamam dedim, olacak bu iş":) Ben "basketbolcu" olsun derken babası "kızlara voleybol yakışır" demez mi!!!! Bu kız VOLEYBOL oynayamaz oynatmam, ben oynamadım hem annesi hentbol kalecisi olan birine hiç yakışır mı?
Bir de başıma kız sporları çıktı şimdi.. Neyse daha var, bir süre önümdekilerle boğuşayım..

Bugün de gelip dolap yaparken bana yardım edince içime su serpildi:)

Ve tüm bu annelikleri rafa kaldırıp işime geri dönünce -bu yaş döneminde ben ne yapsam onu isteyecek- gerçeğini kabul edip arkama yaslandım..

Peki ya oğlum olsaydı o zaman içimden feminist annenin bir kızı olarak oğluma iş yaptırır mıydım yoksa elini sıcak sudan soğuk suya sokmaz mıydım!?!

Ben sanırım oğlum olsaydı ona da Barbie bebek alırdım:)



16 Mart 2013 Cumartesi

Pengu'nun Düşü

İşim gereği uzun zamandır çocuk kitaplarıyla ilgilensemde çocuk kitaplarına bu açıdan bakmamış ya da göz ardı etmiştim. Benim için önemli olan 5 N 1 K soruları ve hikaye anlatımıydı.
Ne zaman ki Ada doğdu "Bu kitaplarda ne yazıyor, içeriği nedir? " diye düşünmeye başladım. Bir de Günün Çorbasının NTVMSNBC de çocuk kitapları hakkında yazmasıyla ondan rol çalar gibi oldum ve "Pengu' nun Düşü" hakkında yazmak farz oldu.
Bugün bir nevi oğlum sayılan Yalım seans sırasında bunu okuyalım diyerek getirdi malum kitabı..

Hikayeye göre Pengu sıcak ülkelerin özlemiyle yanıp tutuşan bir penguen ve bir gün yola düşüyor -küçük kara balık- misali ve kendini ağaçlarla çevrili bir parkta buluyor, çok seviniyor çocukları görünce lakin sonra yorgunluktan -ve tabii ki SICAKtan- bayılıyor ve park bekçisi de onun hayvanat bahçesinden kaçtığını düşünüp onu ait olduğu yere götürüyor ve kahramanımız Pengu çok mutlu oluyor, annesini özleyecek ama olsun demir parmaklıklar arkasında hayat çok güzel.. Nerde bülbülü altın kafese koymuşlar nerde Pengu'nun düşü..
Hayır Pengu'nun evden ayrılışında bur problem yok ama hayvanat bahçesinin mutlu mesut yuva gibi sunulması hoş değil.. Sen hiç mi gitmedin diyeceksin Sasalı' ya gittim gitmem mi!!!!
Sen sistemi eleştireceğine kendine bak diyebilirsiniz ama aslında bu bir sistem eleştirisi değil bunu köyden kente göç eleştirisi olarak ta yapabilirdim ama abartmayayım dedim.
Neyse serinin diğer kitapları bu kadar feci durumda değilse de eleştirecek bir yan her daim vardır. - eleştirel ebeveynim tuttu mu kimse beni tutamaz:))-

2 Mart 2013 Cumartesi

Hastalıklarla düzene giren uyku

Her hastalıkta bir huy değişir derler; Ada'nın 10 günü geçen ishali ve ardından başlayan ateş, soğuk algınlığı ikilisiyle beraber epey bir huyu değişti. Mızmızlıkta, her olumsuzlukta ağlama da bir numara oldu ama tüm bunlarla beraber değişen iyi birşeylerde oldu, gündüz uykularında sallanmayı bıraktı ve süreleri uzadı. Gece uykularında ne yazık ki uyanmalara devam.. Fakat bu konuda ilerleme sağlamamız için bir yol keşfetmiş oldum. Aptamil tutkunu olan kızım ishalden dolayi süte ara verdi ama "tütü tütü" diyerek ağlamaya devam edince doktorumuz ishal olunca kullanılabilecek bir hazır mama önerdi, Aptamil olanını eczanede bulamadık yerine Bebelac aldık ve Ada bir heves atladı üstüne ama tadı herhalde çok ta hoşuna gitmemiş olacak ki her zaman içtiği kadar içmedi ve böylece yavaş yavaş gece içtiği sütü azaltmam daha kolay olacak. Her gece içtiği 180 ml 10 ar ml azaltılarak sonlandırılacak ve yerine gece yatmadan süt içme geçirilecek ve bu aşamada da süt önce verilip ardından anne sütü verilerek memeyide bırakması sağlanacak. Tüm bunlar benim planlarım tabiii, yeni bir hastalıkla yine dağılmazsak göreceğiz..
Bunlara ek olarak geceleri yanına yatarak uyutma olayında yine aynı şekilde ufak adımlarla uzaklaşmaya başlıyorum. Bugün yanına yatmayıp yatağının yanına bir sandalye koyarak başladım, mesafeyi giderek açarak odanın dışına çıkmayı planlıyorum.

23 Ocak 2013 Çarşamba

Herşey mi anne-babanın suçu?

Filmlerde terapiste giden kişi genelde bir divana uzanır ve başlar çocukluğunu anlatmaya ya da en iyi ihtimal oturup gündemindeki konulardan bahseder ve terapist sorar: "Peki annen/ baban?"...
Dönüp dolaşıp konu aynı yere gelir.

4 Ocak 2013 Cuma

Uyku sorunu

Aslına bakılırsa uyku sorunu mu bu durum ben mi büyütüyorum yoksa okuduklarımdan dolayı mı böyle düşünüyorum bilmiyorum... Sanırım uykusuzluk başıma vurdu, gecenin ikisinde yazmaya kalkışınca.
Şu müthiş bebek bakımı kitapları ve internetteki yazılarda denilir ki 6 aydan sonra bebekler gece acıkmaz ve acıktığı için uyanmaz ve hatta sabaha kadar uyuyabilirler! Peki gerçekte durum nedir, daha önce ki yazımda da bahsettiğim gibi "her çocuk farklıdır, her aile yapısı farklıdır".

19 Kasım 2012 Pazartesi

Değişen durumlar ve uyku..

14 ay 10 gündür çocuklu bir hayatımız var, çekirdek aile olarak..Aslında buna hamilelik dönemini de eklemek gerekiyor.Kimine göre kısa kimine göre ise uzun bir süreç..
İlk zamanlarda "Aman da ne uslu bebek, sesi çıkmıyor bunun" tarzı söylemlerin yerini "yaramaz mı olacak bu çocuk ne?" ifadelerine bıraktığı günlerdeyiz.

24 Mayıs 2012 Perşembe

İpek Hanım'ın çiftliği

İnternette ve gazetelerde duymuştum, Pınar Hanım'ın Çiftliğini. Sonra unutup bir süre ilgilenmemiştim. Ne zaman kızım ek gıdaya geçti, aldı beni bir telaş "kimyasal ilaçlı ürünler zararlı", "GDO lu ürünleri yemeyin" derken nereden yiyecek bulurum endişesiyle tekrar buldum, Pınar Hanım'ı.
Organik tarım değil yüzyıllardır süregelen köylü tarımı yaptığını söylüyor Pınar Hanım. Ürünlerinin en önemli özelliği yerli tohum kullanması ve zararlı kimyasal ilaç bulunmaması.

Gelişim Basamaklarını Hızla Tırmanmak..

Daha dün gibiydi denir ya evet daha dün gibiydi, kızımı ilk defa kucağıma alışım..Minicikti, nasıl tutsam da bir yerine bir şey olmasa diyordum sürekli..Ve 8 ay bitti, sanki daha dün gibiydi..
O kadar hızlı ilerliyor ki, bir ay önce yapamaz dediğim şeyleri bir günde -gün içinde- öğreniyor hemen.
ilk gülümseme
ilk anlamlı bakış
beni tanıması
başını tutmaya başlaması
oturması
derken artık emekliyor..

16 Nisan 2012 Pazartesi

Evlilik ve Çocuk

Blogcu Anne'de geçen gün "Ya gerçekten bittiyse" adlı yazıyı okuyunca bu konuda ne kadar çok kişinin sıkıntısı olduğunu farkettim.
Çocuk doğduktan sonra evlilikte çıkan sorunlardan bir çok kişi muzdaripti. Sanırım anne yada babalar çocuktan sonra eşim benimle ilgilenmiyor derken çok önemli bir noktayı gözden kaçırıyorlar: Evliliğin farklı aşamaları olduğu ve her aşamanın farklı olduğu birbirine benzemediği, evlilik öncesine ise hiç benzemediği..

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...